18 Ocak 2010 Pazartesi

Little Wing


Gök Yüzü ağlıyor. Binlercesi kaçışırken bir adam fötür şapkasını göz hizasına getirmiş elinde fender strat gitarıyla öylece duruyor. Yıllarca aklından geçen her ne ise birer birer laflıyor gitarıyla. Önce yavaşça dokunuyor tellerine. Karmaşıklaşıyor sonra. Hayatın sonuna gelip yeniden doğuyor birden. Sakinleşiyor. Hava karanlığa büründükçe, gökyüzü hüznü serptikçe o konuşuyor. Sessizliği birden yıldırımların gürültüsüne karışıveriyor.
İsyanına eşlik eden her ne ise bu dünyada, ellerini sıkıca buruyor ve haykırıyor ruhlar alemine geri gelmeyen yankılar gibi.
Kafasını kaldırıp yolda oluyor. Adım atarken birden yavaşlıyor. Tekrar duyularının dinlenmesini bekliyor gitarıyla konuşurken. Titrek kalbini bir kez de kendisi için ve nedensizce titretiyor.
Sokak lambasının arkasında yüzünü karanlığa dönmüş, başı eğik bir ufaklığın ona ruhuyla eşlik ettiği gerçeği birden çoğalıyor.
Çoğalıyor, çoğalıyor çoğalıyor, aşılan ufukların ardı tanrının elleriyle buluşuyor. İyi ki vardın ve iyi ki Hendrix’in yarattığı bu dünyadan olmayan parçayı sen de çaldın. Seni bu dünyaya yine bekleriz Stevie Ray. Küçük kanatlarının çırpınışı sese her zaman ilham verdi.

Beni her zamandan olmayana götürdün. Çoooook sağol. Ama çok...