28 Nisan 2009 Salı

SAYILTI



Şimdiye yatmıştım…
Uyurken hayatta olmak sadece rüyalarla mı mümkün diye sordum…
Sonra rüyasız geçen geceleri şöyle bi hesaplamaya çalıştım. Çoktu… Hem de çok… Ben rüya görmem ki…
Farkettiğim şudur ki gözlerim açık ama algısız geçen günlerimin de hesabı varmış… Hesap yine çok…
Yap bi içler dışlar çarpımı; Geceleri ölü, gündüzleri ne biliyim ki!!!



Çin işkencesini yakından bilirim. Çeşitli teknikleri vardır ama en bilineni damla hesabıyla yapılandır. İşin sırrı zararsız etkileri süreklileştirerek devasa zarara dönüştürmektir. Hem de her bünyenin en özgün ve en acı veren reaksiyonunu hedefler.
Şu damla hesabı; Herhangi bir yere bağlanmış bünyenin kafasının sadece bir noktasına su damlatmaktır belki de günlerce süren bu etki bünyede çılgın reaksiyona yol açar. Adam çıldırır. Sabırlıysa ağlar, sabırsızsa güler, cesursa felç geçirir, korkaksa aklını yitirir vesaire…
Gündelik yaşamımda benzeri bir işkence teknik açıdan benzerlik göstermese bile mental açıdan var. Azar azar etki eden zararsız süreklileşmiş etkiler var. Şimdi açıklayamam, belki burada hiç. Bir fark ama; bu etkinin zararsızlığını sağlayan kriterlerim var, koca bi kova suyu aslında damlalara bölen de benim. İşkenceyi yapanda…Yazsan hikaye olur onu da geç…

Yaşamayı bilmek lazım. Adım adım öğrenmek, etkilerini görmek, anlamak, kavramak, üstüne tepkilerini oluşturmak lazım…
Zamane feylezofları yaşamın boş bir levha olduğunu söylerdi doğan insanda… Öğrenmek, bilmek, hesaplamak, dahası hissetmeyi bile öğrenmek o boş levhaya doldurmak gerektiğini … Bu gerekliliğin bile öğrenilebileceğini çok bilmezdim…
Öğrenirken acı çekmek gerektiğini ise kimse söylemedi. Kimseden de duyamayacağız sanırım…

Göz için yaşam ilk gördüğüyle son gördüğü arasında…
Kulak için yaşam ilk duyduğuyla son duyduğu arasında…
Burun için yaşam ilk kokladığıyla son kokladığı arasında…
Doku için yaşam ilk dokunduğuyla son dokunduğu arasında…
Bu kadar ilk ve son varken yaşamı ezelsiz ve ebedsiz düşlemek insanın laneti olsa gerek…

Araçsız yapılabilecek tek şey vardır insan için o da ölmek. Kendiğilinden, birden, herzamanki gibi zamansız… Ölmeyi bekleyenler de bile…

Bir tercih zamanı; seçeneklere indirgenmiş bir yaşam mı? seçeneksiz bir yaşam mı? Daha fazlasını düşünmeyi ne zaman unuttuk?