21 Ocak 2009 Çarşamba

Mantığın Yolları


1871 Tarihinde taşlı yollarda kervanlarla yolculuk etmek gittikçe zorlaşmışken, Prusya devletinin kervanlara getirdiği özgürlükler alt yapının sağlam olmadığı Fransız dar sokaklarında özgürce dolaşıyordu. Artık ne kadar özgürse...
Bizim Anadolu'nun çelik çomak oyununa benzer bir oyun yüzyıllardır oynanır bu dar sokaklarda. Ama buradaki çocuk eller daha marifetlidir. Çünkü Paris'in Braudel'in dediği gibi kirlenmiş, pis bir fahişeye benzeyen çehresinde, dar ve kalabalık sokaklarında bu oyunu oynamak fazladan bir çaba isterdi...
İstanbul'un Pier Loti meskenine benzer köşeli, sarkık balkonlu, geniş pencereli taştan evleri olan bir mahallesinde, Paris'in o güne kadar fazlaca gördüğü fakat tarihin çemberinden geçerken küçük farklarla kalabilmiş, devrimci ve bir yıldız kadar yalnız insanları bu toprakların şarkısını dinliyorlardı...
Dönemin önde gelen devrimci ve parti adamları yine bu insanlardan birinin kapısını çaldılar...
Ona göre bilim, bilim insanı, hiçbir ülküye, hiçbir hedefe ve hiçbir inanca yaslanmadan, mümkün olabildiğince gerçek olmalıydı...
Parti adamlarına da aynı cevabı verdi...
Dar ve taşlı yollarda kervanlar yol alırken, zamanın eşkiyaları, parlak rugan ayakkabılar, kuyruklu, ve kolalanmış damatlık elbiselerini giymiş kervanlara eşlik ediyorlardı...
Avrupa'nın en yorgun şehrinde bir us yükseliyordu... O güne değin akıldan, rasyonaliteden, ulusların zenginliğinden ve muhteşem sanayi devriminden arta kalan biravuç çapulcunun en insani şiddetleri ses buluyordu. Hem de yaldızlı odalarda...
Sonradan yükselen us gibi onlar da gök yüzüne yükseleceklerdi.
Bilim derler, insanın en basit ve içgüdüsel duygularından uzaklaşıp, yine en basit ve en içgüdüsel meraklarına korkusuzca yol alabilecekleri bir mabettir...
Hayal etmek, tıpkı çelik çomak oynamak gibi, dar veya geniş sokaklarda, tarlalarda veya barok mimarisindeki bir klisenin arka bahçesinde oynar gibi. Ebe olmak veya birlikte anlaşıp gülerek rekabet etmek gibi... Bilim gibi...
Farklı bir tarihin farklı bir coğrafyasında, hayal ederken bulduğum çocukluğum işte böyle geçti...
Kervanlar şilep, yorgun kentler tatil yerleri oldu... O zamanın biravuç çapulcusu hala çıplak, hala meraklılar... Korkusuzlar...
Sahi... heyecanlanırdım...