26 Temmuz 2009 Pazar

Değmek-Değişim-D-e-ğ-i-ş-i-m


Küçük bir çocukken değişmenin büyümek olduğunu düşünürdüm. Gündelik hayatımda karşılaştığım deneyimlere yorardım değişimi. Değişimin sonucu benim ben olarak kabul görmemdi. Fikirlerimin işler, gündemde ve kabuledilebilir, onaylanabilir olduğunu görmekti. Esasen zor sanmazdım kolay da değildi. Gerçekte bu iki kategoride düşünmüyordum değişimi. Değişim değişmekti işte. Değiştiğinde buna "değer"di.

Değişim sözlüklerde takas etmek olarak geçer. Fakat değişimin değer katmak olduğunu da kavramak gerekir. Bugün değişimi büyümek olarak görmüyorum. Değer katmak olarak görüyorum. Temel nedeni değişim sürecinde saklıdır.

Değişmek sancılı derler. Değişmek kolay değil derler. Değişmek bir süreçtir derler. Birçok şey derler fakat ben en sonuncusunda bir çıkış buldum. Çıkış buldum diyorum çünkü öncelikle kendimde sonra da toplumsal alanda incelediğim not ettiğim hafızama kazıdığım olaylar, kişiler ve yaşamlar bunun bir tür labirent olduğunu, kırılması ve içinden çıkılması gerekli ve zorunlu fakat kolay olmayan birşey olduğunu gösterdi bana.

Evet, değişimi bir süreç olarak kavramazsak değişmenin imkansız olduğunu söyleyebilirim. Çünkü kişi değişmek içi öncelikle bunu talep etmesi gerekir. Bu tercihi göstermesinde en önemli etken onu bu noktaya getiren olaylar zinciridir. Bir noktadan başlar ve diğerine giderken değişimi gerektirecek, zorunlu kılacak bir dizi sebep toplar insan. Kendinde veya çevresinde oluşturduğu beklentiler düzleminde bir standart görür ve o yöne doğru değişmek ister. İster çünkü aksi şekilde yaşam daha zordur onun için. Değişmedikçe içinden çıkılmaz alışkanlıklar, geçmişi uzun olan sıkıntılı aynılıklarla başbaşa kalır.

İşte bu sürecin asıl etkeni değer katmaktır. İnsan değişebilmek için değerlenmesi gerekir. Önemli, işler, yaşamı kolaylaştıran, konforlu standartlar edinir. Değer katar kendine kısacası. İşte edindikleri tüm bu değerlerin toplamında değişim başlar. İnsan bu değişim sürecinde başka biri olma yolunda ilerler. Aynı zamanda onun algıladığı hemen hemen herşey farklılaşır. Bu algıladığı şeyler yüzünden değil o şeyleri verdiği anlamlar yüzünden olur nihayetinde. Belki de yıllarca gördüğü bir kişiyi değişimi sonucunda başka görecektir. Bu her haliyle mümkün bir olgudur. Evet olgudur. Bu olur.

Fakat ne insan ne de toplum değiştiği şeyin bir süreç olduğunu kavramaz, edindiği değeri göremez ve önceden olduğu şeyden farklı olduğunun nedenlerini biriktirmezse o bir değişim değil konum farklılaşmasıdır. Değişmemiş sadece yer değiştirmişsin demektir. Bir açıdan bakarken bu sefer de şu açıdan bakayım demektir. Ama tüm açıları içselleştirmek ve yeni bir açı elde etmek değildir. Aynı açının hakettiği açıklıkta bakamıyor olmaktır. Nihayetinde biçimseldir. Dönemseldir. Fakat ironik olarak bu süreçte değişim için bir neden teşkil eder.

Değişim birçok kez değiştim dedikten ve değişemedikten sonra gelir. Acılıdır, çünkü iradesizlik demektir. Anı yerde olmanın huzursuluğu ve sıkılganlığıdır.

Değişim; nedenleri topladığınız, değer kattığınız bir süreçtir. Ne birden olur ne de süreksizdir.

Meşhur bir yargıyı da son olarak burada eleştirelim: "Değişmeyen tek şey değişimdir" derler. Hayır. Değişimin kendisi de değişir. Değişimin ideal formu yoktur. O da tıpkı herşey gibi hareket halinde, zihnimizin kullandığı ideallikten uzak bir kavramdır.

Ben neden olduğunu bilirsem ve bu nedenleri geçmişime bakarak, deneyimleyerek ve her defasında yeni nedenler yaratarak toplarsam gördüğüm bu süreç sonunda değişebilirim.

Değişmek ufakken benim için büyümekti. Şimdi garip bir şekilde tam tersi. Değişim benim için küçülmektir. Küçüldükçe yaşamın en küçük ayrıntılarına nüfuz edebileceğimi düşünürüm. Küçüldükçe görkemsizleştikçe, koca koca anlatılardan soyutlandıkça tarihin büyük bir yerinde olabileceğimi düşünürüm.