5 Aralık 2008 Cuma

Panik Atak



Çağımızın asıl vebası ve beni bu saate kadar ayakta tutan şey; PANİK ATAK

Eğer insan amaçsız yaşıyorsa veya yine o insan amaç yerine anlamayı tercih ediyor da anlamsızlaşıyor ve anlamsızlaştırıyorsa korkması, sıkışması ve aşağıdaki tüm şeyleri yapması (mı) gerekiyor... Böyle bir insan gerçeğin en büyük yanılsamasını yaşıyor olmalı; dünyada küçücük, anlamsız, hiç ve savunmasız olduğunu

Mideye bir şey çöküyor hissi

Avuç içlerinde terleme

Her tarafta sıcaklık hissetmek

Hızlı ve şiddetli kalp atışları

Ellerde titreme

Diz ve bacaklarda güçsüzlük veya esneklik

İç titremesi, titreme duygusu

Ağız kuruluğu

Boğazda yumruk hissi

Göğüste basınç

Hızlı nefes alıp verme

Bulantı veya ishal

Baş dönmesi, sersemlik, göz kararması

Gerçek dışılık hissi (rüyada gibiyim)

Açık olarak (net olarak) düşünememe

Bulanık görme

Kısmen felce uğramışlık duygusu

Ayrılma yada hayal gibi hareket etme duygusu

Çarpıntılar veya düzensiz kalp atışları

Ellerde, ayaklarda ve yüzde karıncalanma

Göğüs ağrısı

Bayılma hissi

Midede titreme heyecan

Soğuk ve ıslak eller


Bunlara da şu korkular ya da negatif düşünceler eşlik edebilir:


Ölmek üzereyim

Kalp krizi geçiriyorum

Aklımı yitirmek üzereyim

Kendimden geçmek üzereyim

Tıkanmadan öleceğim

Nefes almam mümkün olmayacak

İnme inecek,felç olabilirim

Kontrolümü kaybediyorum

Tansiyonum çok yükseldi ve beyin kanaması geçirmek üzereyim

BLUES


Bazı hikayeler vardır şans eseri veya başka bir mealden tesadüfen gerçekleşen fakat sanki üstün bir zekanın kusursuz bir planıymış gibi görünen. Bu bazı hikayelere konu olan bazı insanlar vardır. Bu ilginç olaylar tesadüf de olabilir bir plan dahilinde de ama emin olduğum birşey varsa o da insanın buna anlam kattığı...

İşte o tesadüf ve üstün zekaca planlanmış bir olaya denk gelen, zaten mana dünyası morfinlerle uyutulmuş, arafa kapatılmış bendenizin BLUES ile tanışması böyle birşeydir...

Kadınlar, zor şartlar, derin anlamsızlıklar, hüzün, sıkıntı ve efkar; bu içerikte seyreden bir hayata bu içerikte bir müzik tarzı denk gelince ilginç olmaz mı sizce de...

Bırakayım da BLUES konuşsun:

"Blues müziği yaşamdır, bugün yaşamakta olduğumuz gibi bir yaşam, geçmişte yaşamış olduğumuz gibi bir yaşam, inanıyorum ki yarın da yaşayacağımız bir yaşam, çünkü insanlarla, yerlerle ve olaylarla ilgisi vardır. İnanıyorum ki, insanlar, yerler ve olaylar var olmaya devam ettikçe, Blues her zaman var olacaktır. Hiçbir erkek yoktur ki, kadınları seven, hayatında hiç bir kadına aşık olmamış olsun. Hiçbir kadın yoktur ki, erkekleri seven, hayatında hiçbir erkeğe aşık olmamış olsun. Ancak bazen işler çok da iyi gitmez. İşler kötü gittiğinde, işte bu Blues'dur."

"B.B. KİNG"

"The Blues are the roots;
everything else is the fruits."

(Blues köklerdir, onun
dışında herşey ise meyveler.)


"WILLIE DIXON"


"Blues is easy to play,
but hard to feel."

(Blues çalması kolay
ancak hissedilmesi zordur.)

"JIMI HENDRIX"


"The Blues tells a story.
Every line of the blues has a meaning."

(Blues bir hikaye anlatır.
Her satırında bir anlam vardır.)

"JOHN LEE HOOKER"


"Bir keresinde bir otele kaydımı yapıyordum ve bir çift parmağımdaki 'Blues' yazılı yüzüğü gördü. Dediler ki, 'Blues çalıyorsunuz. O müzik çok hüzünlü' Onlara konser biletlerimden verdim, shovdan sonra yanıma geldiler ve dediler ki, 'Bir tane bile hüzünlü şarkı çalmadınız."

"BUDDY GUY"


"Blues, alçak ve titreten bir soğuktur,
Evet dinle şimdi.
Mmmm... alçak, titreten bir soğuktur. Sen bunu hiç yaşamadın, umarım hiç yaşamayacaksın."

"ROBERT JOHNSON"

Sosyolog Ne İş Yapar Kardeşş!!


Yüz kişi sordu ilginç cevaplar verdim, verdik, veriyoruz...

Ah biz sosyologlar ne yerimiz belli ne de yurdumuz memlekette onlarca mezunumuz var ama sosyolog unavınıyla iş yapan birdir ikidir.

Halk İnsanı: Mesleğin ne?

Ben: Sosyolog??!! :S

Halk İnsanı: ????
(Suratta bi anlamsızlık, soru işareti gibi mimikler, donuk bakışlar)

Ben: Şey, hani psikoloji insanla ilgilenir biz de toplumla ilgileniyoruz..!!

Halk İnsanı: (Yine soru işaretleri yine anlamamak) Ne iş yaparsınız?

Ben: .....!!!!! (Bir sosyoloğun bittiği an!!)

Bunun gibi yüzlerce bittiğimiz an olmuştur, meraklı akrabalardan, kendiğinden gelişen muhabbetlerde halk insanlarından, sağdan soldan sürekli saldırılar gelmiştir.

Kimliğimiz, toplumdaki yerimiz sürekli olarak kafamızdaki belirsizliklerle çarpışıp önümüze yenilmesi muhtemel soğuk yemekler olarak servis edilir biz de yeriz...

Aldığımız formasyon sadece hayatın hiç bi anlama gelemeyeceği sonucuna götürmekte yardımcı olur bize...

İnsanlar mühendis olur, doktor olur, amele olur olur da olur olmak dışında bi çaba sarfetmelerine gerek yoktur, biz ise sosyolog olma sanatını icra etmeye çalışırız çünkü sosyolog olmak yetmez sosyolog olduğumuz andan itibaren varlığımızı sürekli insanlara karşı meşrulaştırmak zorundayızdır, bir daha olmak zorundayızdır...

Işıma


Fizikte bir enerjinin açığa çıkarken aldığı hale ışıma denir. Ama ışımanın benim için başka bir anlamı var. Aklıma hep güneş patlamaları, büyük yıldızların ölmesi gibi şeyler gelir ki bunlar temel olarak yakınlarda olduğu zaman bir insan yaşamını kolaylıkla bitirebilecek şeylerdir.

Ama ne tuhaftır ki örneğin dünyadaki yaşamı bitirecek kadar güçlü ışımaların gerçekleşmesinden sonra ortaya çıkan büyük patlamalar benim asıl önemle vurgulamak istediğim nokta. Işımalar büyük patlamaların habercisi gibi. Ne patlamanın kendisi ne de patlama için bi hazırlık hemen öncesi ama patlamaya neden olan değil. Sonucun başlangıcı gibi...

Işıma kategorisi altında sonuçların, sonların başlangıçlarını yazmak istedim farkettim ki yaşamımdaki herşey farkettiğim anda bir sona yaklaşmış olan şeyler ve bir neden aradığımda karşıma çıkan sonun başlangıçlarını kavrayabilmem. Hiçbir zaman sona gidenin başını yakalayamayacak olmam ilginç. En azından ben beceremiyorum. Bir neden arıyor olmam ayrı bir soru eğer patlama noktasına gelirse "neden neden?" sorusuna da bir son başlangıcı yaparım herhalde...

Şöyle birşey mi; farketmeye yakın, anlamı o olanların görevlerini yerine getirmeleri, bilmeye yakın bilmediklerinin çoğalması, sevmeye yakın sevdiğinde doğal olmayacağını bilmek kadar riyakar, istemeye yakın haz aldıklarının değişmesi...

Niceller Niteller


"Ne kadar azsan ve ne kadar az görkemli kurmuşsan yaşamını o kadar çoksun demektir ve görkemsiz yaşamında o denli büyüktür demektir"













Memlekette yavaştan kriz boy boy gözüküyor...

Yeni bir başlangıç daha lazım gerçi süreklileşmiş yenilikler de sıkıyor ya bu da bir hayat ritüeli herhalde...

Şimdilerde bende olanlar bi girişimcilik hikayesi sanırım... Ege üniversitesinde boyuma posuma bakmadan yeni bir birim kurmak için planlara, hayallere, seraplara gark oldum. Bir inanç var; "İstersek yaparız abi!!"

Son zamanlarda Ege'de onlarca part-time öğrencisini işten çıkardılar, mevzu biraz yasalarla biraz da bütçelerle alakalı ama öngörüm şudur ki kadrolaşmak için ilk adım bu üniversite bünyesindeki çalışanları ve iş sahalarını yeniden organize ediyor. E bize de krizle karışık bu durumu fırsata dönüştürmek kalıyor. Olur mu? Krizi fırsata çevirmek; sayın Tayyip Bey'e göre olmaz herhalde... Bakıcaz...

Ceplerde kelebekler, kafada helüyalar, etrafta gerekli gereksiz herşey ( insana tercih hakkı da tanımıyolar artık...) bu girişimciliğin sonu var mı ki?

Bu arada ilk yazı buraya hayırlısı olsun...