14 Haziran 2010 Pazartesi

Devlet Kapısı



Şu iki gündür devlet kapısına gitmem gerekiyordu. Yok yüksek lisans için belge topla yok askerlik tecili için bilmem ne. O yüzden iki gündür stresliyim. Zorlu bir Pazartesi'nin beni beklediği apaçıktı İşten izin aldım cehennem gününü beklemeye koyuldum. Gelip çatınca zorla kalkıp yola koyuldum.

Önce askerlik şubesinin yolunu tuttum. Sitelerinde her türden ajitasyon ve propaganda olmasına rağmen tecil hakkını kullanmak için hangi belgelerin gerektiğini bir türlü bulamadım. O yüzden körlemesine gitmem gerekiyordu gittim. Elimde ne olur ne olmaz diye ikametgah, nüfus fotokopisi, iki tane fotoğraf vardı. Gittiğimde geçici mezuniyet belgesi istediler. Üstelik nereye gideceğimi bilmediğim için taksiyle gitmiştim. Belgeleri temin etmek için gerisin geriye taksiyle eve döndüm. Belgeleri alıp tekrar gittim. Bu sefer nüfus cüzdanımın beni ifade etmediğini söylediler. Tepem attı. Sanki tüm anayasal haklarımı sorunsuzca kullanabiliyorum, verdiğim vergilerin nerelere gittiğini şeffafça görebiliyorum, kendimi kamusal alanda rahatça ifade edebiliyorum bir tek kimliğimin resmi, şekli kalmıştı. Tabi bunları askerlik şubesinde söyleyemiyorsun. Bunların yerine "oradan size çok boş zamanı olan biri olarak mı gözüküyorum" dedim yüksek sesle. Asker kardeşim hemencecik yanımda bitiverdi pek tabi. Neyse çok sorun çıkarmadan nüfus müdürlüğünün yolunu tuttum.

Burada yeni bir paragrafa başlıyorum çünkü nüfus müdürlüğünde ayrı bir macera beni bekliyordu. Nüfus cüzdanımı değiştirmem gerekiyordu. Sıramı aldım oturdum. Benden önceki biri de nüfus cüzdanını değiştirecekti. Eski kargacık burgacık kimliğini gösterdi yenisini talep etti. Eleman hiçbirşey istemeden kimliğinin yenisini verdi elemana. Bana sıra geldiğinde neden değiştirmek istiyorsun diye sordu. Dedim Askerlik Şubesi istedi. Memur yüksek sesle Askerlik Şubesi'nin kabul etmediği bir kimliği ben nasıl kabul edebilirim muhtardan bilmem ne talpe belgesi getir demez mi? Tabi o sıcakta sigortalarım aşırı zorlandı tam o an. Üstelik kimliğim benden öncekinden çok daha düzgün gözüküyordu. Yani aslında asker ocağı beni kabul etmezse seçimle başa getirdiğim insanların (gerçi ben seçmedim ama ) işlettiği kurumlar hiç kabul etmezler demekti bu. Neyse ki oradan olaysız muhtarlığın yolunu tuttum. Bilmem ne talep belgesi istedim verdiler üstüne para aldılar. Çıkarken iyiymiş ben de büyüyünce muhtar olacağım deyiverdim o sinirle. Hatun bu muhtarlık nasıl geçiniyor biliyor musun sen dedi. Ben de verdiğimiz vergiler hayli hayli karşılar git onu devlete sor dedim bastım postayı çıktım. Nüfus müdürlüğüne geri döndüm hiç sıra beklemeden uzattım belgeleri. Bir de yüksek sesle din hanemin boş kalmasını istiyorum dedim. Ona birşey demediler. Keşke deselerdi. Naralar atarak elimdeki çantayı kafalarına geçirebilirdim olay çıkardı ama rahatlardım en azından.

Neyse aldım pılımı pırtımı belgemi bok püsürümü şubeye gittim. Bu arada sabah çıktığım macerada 6.30 saat geçirmiştim saat 16:30'du. Belgeleri görevliye uzattığımda bana fotoğrafın sakallı bunu alamayız demez mi. Sabahtan beri belgelerim burunlarının ucunda fotoların sakallı olmaması gerektiğini şimdi söylüyorlar. O kadar sinirlenmiş olmalıyım ki sonrası biraz huzurlu geçti. Gülerek berbere oradan da fotoğrafçıya gittim. Tabi şube kapanmıştı. Evime geldim güzel bir uyku çektim.

Taksisi, fotosu, muhtarı, nüfus müdürlüğü derken 100 lira gitmiş. Şube isterse verecek param yok. Hayırlısı.

Yarın ki maç için antrenman halindeyim. Yasa masa okuyorum. İşte bir de bunu yazdım.

Allah düşmanımı devlet kapısına düşürmesin deyimiyle son vereyim.

Hiç yorum yok: